Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Başörtüsü konusunu İslam alimlerine bırakalım, onlar karar versin” görüşünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ayşe Böhürler: Bir defa İslam dininde ve Kuran’da yeni bir şey yok ki! Sonuçta yorumlar farklılaşabilir ve değişebilir. Ayrıca ben bütün o tartışmalarda konsensüsle ortaya çıkan yorumu da benimsemeyebilirim. Ben dinin bunu bana emrettiğine inanıyorum. Ben kendimi böyle daha iyi ve daha mutlu hissediyorum. Burada Diyanet’in fetvası da açıkçası beni çok ilgilendirmez. Diyanet fetva verse, mesela “Başörtüsü İslam’da yok” diye, ben buna karşı çıkarak da örtünebilirim. Ben bireysel olarak, böyle kapanmam gerektiğine inanıyorum, siz inanmayabilirsiniz, ama ben inanarak kendime bir yaşam tarzı oluşturuyorum. Bu tarzıma müdahale etmeye kimsenin hakkı olmadığını düşünüyorum.
“Taliban’dan farkı yok!”
Nuray Mert: Bakın ben tehlike lafını kullanmayı hiç sevmem ama “Bu işi din alimleri çözsün, Diyanet çözsün” demek çok tehlikeli bir yaklaşım. Neden biliyor musunuz? Çünkü bu tam da dini bir otorite var demektir. O otorite kim, onun üzerinde de anlaşamayabiliriz. İkincisi; laiklikten bahsetmiyor muyuz, neden bir dini otoritenin kamu hayatını düzenlemekteki görüşüne müracaat edelim? Türkiye’de Diyanet’in ya da başka bir otoritenin dinin gereği şudur, hayır budur diye, tek yorum yapmasına en çok laik bir ülkede olan vatandaşlar olarak bizlerin itiraz etmesi gerekir. En önemli sorun, zaten dinin bir şekilde yorumlanacağı fikrine gelmektir. O, ister açıklık yönünde görüş versin, ister kapalılık yönünde... Bunun Taliban anlayışından farkı yok inanın. Şimdi bizim modernistlerimiz, seküleristlerimiz istiyorlar ki böyle bir din alimi çıksın, “Aman ne güzel, dinimizde her şey vardır” desin. Bu çok tehlikeli bir iştir. Bu aslında fondamentalizmdir, radikal dinciliktir.
Ayşe Böhürler: Yani siyasetçilerin Kılıçdaroğlu ya da her kimse, dini anlama, dine biçim verme çabalarını da manasız buluyorum. Onlar dini anlamak, biçim vermek, tanımlamak durumunda değiller ki! Onların görevi bu ülkede yaşayan vatandaşların haklarını korumak ya da hizmet götürmek. Vatandaşlarına biçim vermek değil. “Dini biz bir anlayalım da” demek, sanki şimdiye kadar İslam dinini kimse anlayamadı, “Biz bir anlayalım, sonra bu konuda ortak bir görüş ortaya çıkaralım ve diyelim ki bu böyle” demek. Olmaz. Zaten Türkiye’de birileri size sürekli dini anlatmaya, dini öğretmeye çalışıyor. Sen yanlış biliyorsun, başörtüsü İslam dininde yok diye... İnanç tanımlaması yapıyorlar. Diğer taraftan tüm başını örtenler sanki tek tip. Bunlar bir robot gibi bir makineden üretildiler, birbirlerinin benzeri gibi... Onların da içlerinde bin tane farklı fikir, beceri, duygu ve yetenekte olan insan var. Böyle bir tek tipleştirme de var.
Kaynak: http://mektebimm.blogspot.com/2010/10/chpninki-tehlikeli-bir-yaklasm.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder